İngilizcede En Çok Kullanılan 20 Deyim ve Atasözü Nelerdir? Türkçe Anlamları ve Cümlelerle Örnekler
Bu yazımızda, İngilizcede en çok kullanılan 20 deyim ve atasözünü sizlerle paylaşıyoruz. Bu deyim ve atasözleri, hem İngilizce diline karşı anlayışınızı geliştirecek, hem de sıkça karşınıza çıkacağı için sizi hazırlıklı duruma getirecektir. İyice okumanızı tavsiye ederiz, keyifli okumalar!
İngilizcede En Çok Kullanılan 20 Deyim
- A piece of cake: Kolay bir şey (Çocuk oyuncağı)
Örnek: This math problem is a piece of cake for you. (Bu matematik problemi senin için çocuk oyuncağı.) - Break a leg: Başarılar dilerim (Bol şans)
Örnek: Break a leg in your presentation! (Sunumunda sana bol şans!)
- Cost an arm and a leg: Çok pahalı olmak (Bir servete mal olmak)
Örnek: That car costs an arm and a leg. (O araba bir servete mal oluyor.) - Drive someone up the wall: Birini çileden çıkarmak (Delirtmek)
Örnek: My little brother drives me up the wall sometimes. (Küçük kardeşim beni bazen çileden çıkarıyor.) - Feel under the weather: Kendini hasta hissetmek (Halsiz olmak)
Örnek: I don’t feel under the weather today, but I’m still tired. (Bugün kendimi hasta hissetmiyorum, ama yine de yorgunum.) - Get off on the wrong foot: Kötü başlamak (Baştan yanlış yapmak)
Örnek: We got off on the wrong foot when we first met. (İlk tanıştığımızda kötü başladık.) - Go off half-cocked: Hazırlıksız olmak (Plansız olmak)
Örnek: He went off half-cocked and didn’t even finish his homework. (Hazırlıksız davrandı ve ödevini bile bitirmedi.) - Have a bone to pick with someone: Birinden bir derdi olmak (Birine kızgın olmak)
Örnek: I have a bone to pick with you about what happened last night. (Dün gece olanlar hakkında seninle bir derdim var.) - Hit the nail on the head: Tam isabet etmek (Doğruyu söylemek)
Örnek: She hit the nail on the head when she said that he was lying. (Yalan söylediğini söylediğinde tam isabet etti.) - In a nutshell: Özetle (Kısaca)
Örnek: In a nutshell, the movie was about a group of friends who went on an adventure. (Özetle, film bir maceraya atılan bir grup arkadaş hakkındaydı.)
- It’s all Greek to me: Anlamıyorum (Hiçbir şey anlamıyorum)
Örnek: This math problem is all Greek to me. (Bu matematik problemini hiç anlamıyorum.) - Jump the gun: Acele etmek (Fevri davranmak)
Örnek: Don’t jump the gun and make a decision before you have all the facts. (Tüm bilgilere sahip olmadan karar verme.) - Keep your chin up: Moralini bozma (Cesur ol)
Örnek: Things are tough right now, but keep your chin up. (Şu anda işler zor, ama moralini bozma.) - Let the cat out of the bag: Bir sırrı ifşa etmek (Sır sızdırmak)
Örnek: I was supposed to let the cat out of the bag about the surprise party, but I forgot. (Sürpriz parti hakkında sır sızdırmam gerekiyordu, ama unuttum.) - Once in a blue moon: Nadiren (Çok ender)
Örnek: I go to the movies once in a blue moon. (Çok nadir sinemaya giderim.) - Pull someone’s leg: Birisiyle dalga geçmek (Şaka yapmak)
Örnek: He was just pulling my leg when he said he won the lottery. (Piyangoyu kazandığını söylediğinde sadece şaka yapıyordu.) - Rain or shine: Yağmur yağsa da güneş açsa da (Her koşulda)
Örnek: We’re going to the picnic rain or shine. (Yağmur yağsa da güneş açsa da pikniğe gidiyoruz.) - See eye to eye: Hemfikir olmak (Anlaşmak)
Örnek: We don’t always see eye to eye, but we respect each other’s opinions. (Her zaman aynı fikirde olmayız, ama birbirimizin görüşlerine saygı duyarız.) - Spill the beans: Sır söylemek (Her şeyi anlatmak)
Örnek: She finally spilled the beans about why she was mad at me. (Nihayet bana neden kızdığını anlattı.) - Throw in the towel: Pes etmek (Vazgeçmek)
Örnek: I was tired and decided to throw in the towel on the race. (Yorgun olduğum için yarıştan çekilmeye karar verdim.)
İngilizcede En Çok Kullanılan 20 Atasözü
- Absence makes the heart grow fonder: Gözden ırak gönülden ırak olmaz (Uzaklık sevgiyi artırır.)
- A bird in the hand is worth two in the bush: Elinizdekinin kıymetini bilin (Avucundakinden vazgeçme.)
- Every cloud has a silver lining: Her karanlığın bir aydınlığı vardır (Her kötülüğün ardından bir iyilik gelir.)
- Don’t count your chickens before they hatch: Kaz gelecek yerden tavuk sayma (Olmamış işlere sevinme.)
- Early to bed, early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise: Er yatıp erken kalkmak, insanı sağlıklı, zengin ve akıllı kılar. (Öz disiplin ve çalışma başarı getirir.)
- East or West, home is best: Yuva her yerden iyidir (Memleket gibisi yok.)
- Great minds think alike: Büyük akıllar aynı şekilde düşünür (Düşünceler ortaklaşabilir.)
- Honesty is the best policy: Dürüstlük en iyi politikadır (Doğruluk her zaman kazanır.)
- It takes two to tango: Tango tek başına olmaz (Bir şeyi başarmak için işbirliği gerekir.)
- If you can’t beat them, join them: Dövemeyeceğin düşmana katıl (Kazanma şansın yoksa uyum sağla.)
- Knowledge is power: Bilgi güçtür (Eğitim önemlidir.)
- Laughter is the best medicine: Gülmek en iyi ilaçtır (Neşeli olmak sağlığa faydalıdır.)
- Look before you leap: Önce düşün, sonra atla (Acele etme, sonuçlarını düşün.)
- Many hands make light work: El ele vererek işler kolaylaşır (Birlikten kuvvet doğar.)
- Money doesn’t grow on trees: Para kolay kazanılmaz (Paranın kıymetini bil.)
- No pain, no gain: Zahmetsiz başarı olmaz (Başarı için çaba gerekir.)
- Practice makes perfect: Alıştırma mükemmelleştirir (Ne kadar tekrar yaparsan o kadar iyi olursun.)
- Rome wasn’t built in a day: Roma bir günde inşa edilmedi (Başarı zaman alır.)
- Strike while the iron is hot: Fırsatı kaçırma (Demirin tam zamanı varken döv.)
- There’s no place like home: Ev gibisi yoktur (Yuvadan güzel yer yoktur.)