Bu yazımızda, İngilizcede En Yaygın Kullanılan 40 Belirtece (Adverbs) bakıyoruz. Bu belirteçler, gerek günlük konuşmada, gerek okuduğunuz metinlerde sık sık karşımıza çıkacaktır. Okuyup ezberlemenizde fayda olacağını düşünüyoruz.
- Now | Şimdi
- She is studying now.
- Şimdi çalışıyor.
- Yesterday | Dün
- I visited my grandmother yesterday.
- Dün büyükannemi ziyaret ettim.
- Today | Bugün
- Today, I have a lot of work to do.
- Bugün yapacak çok işim var.
- Tomorrow | Yarın
- We will go to the beach tomorrow.
- Yarın plaja gideceğiz.
- Soon | Yakında
- He will be here soon.
- Yakında burada olacak.
- Later | Daha sonra
- I will call you later.
- Seni daha sonra arayacağım.
- Always | Her zaman
- She always smiles.
- Her zaman gülümser.
- Never | Asla
- I never eat junk food.
- Asla abur cubur yemem.
- Often | Sık sık
- He often travels for work.
- Sık sık iş için seyahat eder.
- Sometimes | Bazen
- Sometimes, I like to read a book.
- Bazen kitap okumayı severim.
- Rarely | Nadiren
- They rarely watch TV.
- Nadiren televizyon izlerler.
- Already | Zaten
- I have already finished my homework.
- Ödevimi zaten bitirdim.
- Yet | Hala
- She hasn’t arrived yet.
- Henüz gelmedi.
- Since | Beri
- I have been here since morning.
- Sabahtan beri buradayım.
- Before | Önceden
- I met him before the meeting.
- Onu toplantıdan önce gördüm.
- After | Sonra
- We can go out after dinner.
- Akşam yemeğinden sonra dışarı çıkabiliriz.
- While | Sırasında
- He read a book while waiting.
- Beklerken kitap okudu.
- Until | Kadar
- She stayed until midnight.
- Gece yarısına kadar kaldı.
- Here | Burada
- We can sit here.
- Burada oturabiliriz.
- There | Orada
- I left my bag there.
- Çantamı orada bıraktım.
- Inside | İçeride
- The cat is inside the house.
- Kedi evin içinde.
- Outside | Dışarıda
- The children are playing outside.
- Çocuklar dışarıda oynuyor.
- Near | Yakın
- There is a supermarket near my house.
- Evimin yakınında bir süpermarket var.
- Far | Uzak
- His school is far from here.
- Okulu buradan uzak.
- Up | Yukarı
- She climbed up the hill.
- Tepeye tırmandı.
- Down | Aşağı
- The ball rolled down the stairs.
- Top merdivenlerden aşağı yuvarlandı.
- Above | Üzerinde
- The picture is above the sofa.
- Resim, kanepenin üzerinde.
- Below | Altında
- The pen fell below the table.
- Kalem masanın altına düştü.
- In | İçinde
- The keys are in the drawer.
- Anahtarlar çekmecenin içinde.
- Out | Dışında
- He went out of the room.
- Odayı terk etti.
- At | …da
- We met at the park.
- Parkta buluştuk.
- By | …tarafında
- She stood by the window.
- Pencerenin yanında durdu.
- Slowly | Yavaşça
- He walked slowly.
- Yavaşça yürüdü.
- Quickly | Hızlıca
- She quickly answered the question.
- Soruyu hızlıca cevapladı.
- Carefully | Dikkatlice
- He carefully painted the wall.
- Duvayı dikkatlice boyadı.
- Loudly | Yüksek sesle
- They talked loudly at the party.
- Partide yüksek sesle konuştular.
- Softly | Yumuşakça
- She sang the lullaby softly.
- Ninniyi yumuşakça söyledi.
- Gently | Nazikçe
- He gently patted the dog’s head.
- Köpeğin başını nazikçe okşadı.
- Happily | Mutlu bir şekilde
- They danced happily.
- Mutlu bir şekilde dans ettiler.
- Sadly | Üzgün bir şekilde
- He talked sadly during the conference.
- Konferans boyunca üzgün bir şekilde konuştu.